IQNA

Allah’ın merhameti ve imtihan sırrı

14:57 - September 20, 2022
Haber kodu: 3477524
Kur’an’ı Kerim’e göre insanın yaratılmasındaki asıl gaye Allah’a kulluktur. Kulluk; kişinin Allah’a karşı durması gerektiği sınırı bilmesidir. Kulluğun kalitesini, saflığını belirleyen ise dünyanın ve âhiretin, hayatın ve ölümün yaratılmasındaki asıl gaye olan imtihandır. İmtihan vasıtasıyla kulluktaki samimiyet ortaya çıkmış olur.

Deneme ve ibtila, insan için bir hayat yasasıdır. İnsanın ıztırap, sıkıntı, felaket ve musîbetlerle imtihana tabi tutulması, bir müslümanın Allah katında faziletli davranışlar sergileyebilmesi ve O’na olan samimiyetini ortaya çıkarmasındaki asıl gayedir. İnsanoğlunun kulluktaki samimiyetini ortaya çıkaran bu sınanma vasıtaları; mal, mülk, evlat, sağlık, rızık gibi nimet sayılan şeylerle olabileceği gibi; ölüm, hastalık, musîbet, belâ ve çeşitli kederlerle de olabilmektedir. Bu sebeple kişinin, kendisine ihsan edilen nimet nevinden olan şeylerin ve başına gelen musîbetlerin Allah’tan geldiğini bilmesi ve yaratılış gayesini kaybetmemesi gerekir. Bu ise Allah’ın insanlar için koymuş olduğu değişmez bir yasasıdır. Bu yasa gereği Allah’ın akıl ve irade verdiği bütün insanlar sınava tabi tutulurlar. Hiç kimse bu yasanın dışında tutulmamıştır.

Ankebut suresi 2. ayetinde şöyle buyrulmaktadır:” İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, “İman ettik” demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?”

Bu nedenle insan her an ilâhi imtihanı beklemeli, İlâhi imtihanların araç ve gereçleri de geniştir. İyilikler ve kötülükler, nimetler ve belalar, etrafımızda var olan veya olan her şey bir sınav olabilir.

Enbiyâ suresi 25. ayeti: “Her can ölümü tadacaktır. Denemek için sizi kötü ve iyi durumlarla imtihan ederiz. Sonunda bize geleceksiniz.”

İnsanlar için musibet ve belalar ihtahan olduğu gibi Allah’ın gençlik, sağlık, zenginlik, güzellik ve evlat gibi nimetleri ve yeryüzündeki her şey de insanlar için bir imtihandır.

Kefh suresi 7. ayeti: “Biz, kimlerin daha güzel amel edeceğini deneyelim diye yeryüzündeki her şeyi oranın süsü yaptık.”

İlâhi imtahanlar tüm insanlar için olup kişiye veya özel bir gruba özgü değildir. İlâhi imtihanlarda insanın imtihan edildiğinin farkında olması önemli bir husustur. Böylece insanda saklı olan liyakat ve yetkinlikler tespit edilebilecektir.

Al-i İmrân suresi 154. ayeti:” Sonra o kederin ardından Allah size bir güven, bir grubunuzu kendinden geçiren uyuklama hali verdi; bir grup da kendi canlarının derdine düşmüşler, Allah hakkında haksız yere Cahiliye düşüncelerine kapılarak, “Bu işten bize ne?” diyorlardı. De ki: “İşin tamamı Allah’a aittir.” Sana açmadıklarını içlerinde gizliyorlar: “Bu işte bizim görüşümüz alınsaydı burada öldürülmezdik” diyorlar. De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, yine de haklarında ölüm yazılmış olanlar ölüp düşecekleri yere geleceklerdi. Bu, Allah’ın içinizde olanı ortaya çıkarması ve kalplerinizdeki şüpheyi gidermesi içindir. Allah kalplerde olanı bilir.”

Maide suresi 7 ayeti : “Allah’ın üzerinizdeki nimetini, sizden aldığı sağlam ahdini hatırlayın; o zaman, “İşittik ve itaat ettik” demiştiniz. Allah’tan korkun; şüphesiz Allah kalplerin içindekini bilmektedir.” Ayetteki ‘innallâhe alîmun bizâtis sudûr(sudûri)’  cümlesi Allah’ın imtihanının amacının gerçekleri tespit etmek değil, insan varlığının özünde olan alanları eğitmek ve ortaya çıkarmak olduğunu göstermektedir.

İnsanın imtihanı için ikinci motivasyon, ödül ve cezaların ne ölçüde olacağıdır. Derûni niteliklere sahip olmak tek başına ödül veya ceza getiremez, ancak bu nitelikler insan davranışı ve çalışmasıyla ortaya çıkar . Bu konuda İmam Ali şöyle söylüyor: "Sizden biriniz; "Allah'ım, fitneden sana sığınırım." demesin. Zira fitneye duçar olmamış hiç kimse yoktur. O halde sığınanlar fitnelerin saptırıcılığından Allah'a sığınmalıdır. Nitekim Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: "Bilin ki malları­nız ve evlatlarınız ancak bir fitnedir."(Enfal: 28) Bu ayetin ma­nası da şudur: Allah-u Teâlâ, rızkına karşı çıkanlarla, kendi payına rızayet gösterenlerin açıkça ortaya çıkması için evlat ve mallarla insanları imtihan etmektedir. Gerçi Allah onla­rı kendilerinden daha iyi bilmektedir. Ama sevap veya ce­zayı gerektiren fiillerin (kendilerine) aşikâr olması için on­ları imtihan etmektedir. Zira bazıları erkek çocukları sev­mekte, kız çocuğundan ise nefret etmekteler. Bazıları da malın çoğalmasını sevmekte ve ondan bir şevin azalmasını sevmemekteler." (Nehcül Belaga , Sözler:3)

Üçüncü motivasyon iyinin kötüden ayrılması olarak görülebilir. Çünkü herkesin kendini mümin olarak tanımladığı bir toplumda gerçek müminleri belirlemenin en iyi yolu ilâhi imtihanlardır.

Al-İ İmrân suresi 79. ayeti:” Allah’ın kendisine kitap, hüküm ve peygamberlik vermesinden sonra hiçbir insanın kalkıp insanlara “Allah’ı bırakıp bana kul olun” demesi düşünülemez. Aksine “Öğretmekte olduğunuz kitap ve yapmakta olduğunuz incelemeler gereğince rabbin halis kulları olun!” der.”

İranlı taklit mercii Cafer Sobhani’nin Menşur-i Cavid adlı kitabından alıntıdır.

captcha